13 Nisan 2011 Çarşamba

Amacından Sapan Düşünceler

Özlediğim bir şey yok.
Çocukluğumu özlemedim. Utangaç yıllarımı ve büyüklerin davranışlarına bir türlü anlam veremediğim o yılları özlemedim hiç sanki.
Okul yıllarımı; ne ilkokul ne lise ne de üniversite yıllarımı da özlemedim .
Boşvermişim gelmişine geçmişine...

Düşündüğüm bir şey yok.
Yalan tabii ki.
Düşündüğüm şeylerin üstünde durmuyorum sadece, düşündüklerimi düşünmüyorum. Düşünceler akıp gidiyor beynimden sadece. Bu bile yetiyor bana. Keşke hiç düşünmesem. Başkalarının ne düşündüğü umrumda değil!
Ne geçmiş ne de gelecek; şimdiki zamandan daha mükemmel bir zaman yok.

Yaşamayı öğrendim.
Kızgınlıklarımla, kırgınlıklarımla, hayallerimle, unuttuklarımla, hatırladıklarımla, umutla, hüzünle, yeri geldiğinde mutlulukla yaşamayı öğrendim.
Dargın olduklarımı affettiğimden değil. Kırgınlıkla yaşamayı öğrendiğimden. Bunun üstesinden gelebildiğimden.

Yazdıklarım size anlamsız geliyor olabilir. Nedir anlamlı olan? Hayatımızda kaç tane anlamlı şey var. Akşamları televizyona kilitlenip üç saat gerizekalı gibi bir diziye bakmak mıdır...yoksa saatlerce internete zaman ayırmak mı...ya da boş muhabbetlerle zaman öldürmek mi?

Evet ben de çoğu zaman aptalca işlerle uğraşırım. Ama size zeki olduğumu söylemedim ki. Kendimi çoğu zaman aptal bulurum.

Tüm bunları mutsuz olduğumdan yazmadım. Sylvia Plath'ın dediği gibi : Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var...

2 yorum:

Ebru dedi ki...

Ben o içindeki sesi susturamayan kadınları çok daha fazla seviyorum.
Susmasın.

lijepa djevojkaa dedi ki...

Canımsın, teşekkür ederim:)