25 Eylül 2010 Cumartesi

Zamanı Duyumsamak


Geçenlerde Albert Camus'un Veba kitabını okuyordum zamana dair şu cümleleri dikkatimi çekti paylaşmak istedim:

SORU: Zamanını yitirmemek için ne yapmalı?

YANIT:Onu alabildiğince duyumsamak.

YÖNTEM: Bir dişçinin bekleme odasında rahatsız bir koltukta gün geçirmek, pazar öğleden sonrasını balkonda yaşamak, anlamadığımız bir dilde konferans dinlemek, ayakta yolculuk etmek için en uygun olmayan ve uzun demiryolu güzergahını seçmek, tiyatro gişesi önünde sıraya girmek ve bilet almamak vb...

Dil ve düşünce boyutundaki saptamalara örnek.

21 Eylül 2010 Salı

Yolu Yarılayan Kadınlar


Yolu yarılayan kadınlar duygularını yaşamasını bilir.Davranışları sebepsiz değildir.
Kalbi kırıldıysa ağlar, mutluysa kahkahalar atar gülüşünün sebebi dikkat çekmek değildir.
Seviyorsa kıskanır, kıskanç oluşunun sebebi kendine güzvensizlik değildir.
Üzgünse omuz arar, destek istemesi çaresizliğinden değildir.
Suskunsa sebebi vardır, yolu yarılayan kadınların hissiyatı kuvvetlidir.
Ve gizem kadına en çok bu yaşta yakışır.
(Alıntıdır.)

5 Eylül 2010 Pazar

Aşkla İlgili Bir Kaç Cümle

Bu gün pazar, bu gün fena halde aşktan bahsetmek istiyor canım.
Aşk onsekiz yaşımda bulup yitirmek istemediğim eskilerden bana yadigar ilk gençlik duygusu.
Aşkı ne kadar sıkı sıkı tutarsan o kadar kaçar böyle adi bir dengesi var, hayat gibi.
Hayatlarımız ve aşklarımız ne kadar paralellik gösteriyor.
Hayat; öyle değil mi bazen avuçlarımızın içinden kayıp giden zamana direnemeyen açıklaması zor ayrıntılarla dolu hayat...
Ve bazen bırak avuçlarımızdan akıp gitmesini yakalayamadığımız aşk!
Bir yakalasak gitmesine izin verir miyiz acaba.
Ama ben günümüz dünyasına inat aşka ömür biçilmesine karşıyım.
Gerçek aşkın bir ömür süreceğine inanıyorum.
Biraz anneannelerimizin takındığı tavrı takınıyorum inatla sabırla beklermiş eskiler sevdiği erkeği.
Sanırım tüketim toplumu olmamızın etkisi aşkta kendini gösteriyor.
Sakız gibi tükettiğimiz aşklarımız, sakız gibi sündürdüğümüz ilişkilerimiz...
Bir anlamı olmalı aşkların ve hayatların.

3 Eylül 2010 Cuma

Asla Hayallerinin Çalınmasına Asla İzin Verme!

Geçenlerde eşimle birbirimize umutsuzca baktık.
Hiç konuşmadık.
Bazen suasarken konuşmaktan daha çok şey anlatır ya insan.
İşte öyle ve bazen susmak konuşmaktan daha tehlikelidir.
Bunu kimseler bilmez.
Ne çok hayallerimiz vardı tanıştığımızda.
Ne çok umutlarımız, ne çok hayallerimiz, sevinçlerimiz,mutluluklarımız vardı.
Belki ilk gençlik günlerinin toz pempesiydi gözümüze çalınan.
Düşüncenin suç sayıldığı bir ülkede hayallerini ne kadar yaşatabilirsin?
Nereye kadar umutlarını sürdürebilirsin?
Hayallerimizin bir bir elimizden alındığına şahit olduk eşimle 12 yıllık beraberliğimiz süresince.
Tek sermayemiz olan diplomalarımızı nasıl da satabildik şirketlere.
Zengin ailelerden gelmiyorduk ikimiz de.
Biliyorduk parasızlığın nasıl bir şey olduğunu.
Onun için cebimizdeki parayı bölüşmeyi biliyorduk.
Bir pasta vardı ortada kendi payımıza düşeni istiyorduk.
Beraberliğimiz süresince bir çok kriz gördük, enflasyon rakamlarının tavan yaptığı, parası olanların haksız kazançlar elde ettiği,bir gecede zengin olan insanları gördük şaşkınlıkla.
Umutarımız tam olarak tükenmedi.
Tükenmemeli...
Hazır anayasa değişiyorken umutlarım yeniden alevleniyor.
İçimde bir umut her şey daha güzel olacak diyor.
Hayallerime sarılıyorum bu sefer elimden almalarına asla izin vermeyeceğim!