19 Ocak 2012 Perşembe

Bana Kalan

Hiçbir şey yazamayacak kadar sersemledim.
Canım kitap da okumak istemiyor bu aralar.
Yürüyüşü de çıkmadım. Kahve de içmedim bugün.
Kafam tamamen durdu.
Geç de olsa farkına vardım yanlışlarımın. Öyle de olsa hiç keşke demedim.
İnsanlardan, düşüncelerden, yorgunluktan, kısacası beynimde dört dönen hayattan geriye bana bir şey kalmadı.
Dışarıda gürül gürül çağlayan bir hayat varken ben kendi kalabalık karanlığıma gömülüyorum.
Bunu kendime neden yapıyorum? Uzun zamandır aynaya da bakmadım.
Artık bir şeyler değişsin istiyorum.
Kendimi seveyim.
İnsanları seveyim.
Bulutları seveyim.
Yeniden doğmuş gibi...
Hayatta nereye istersem uçup gideyim.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Beni Kurtar

Beni kurtar, çelişkilerden, kötü günlerden, kaybetmek korkusundan, işin içinden çıkamadığım düşüncelerden.
Dağıt, kafamdaki hüzünleri.
Yarım kalan cümlelerimi tamamla.
Sana hiç olmadığı kadar ihtiyacım var bu aralar.
Hiçbir yere gitmiyorum, olduğum yerde bekliyorum, beni bul.
İkiye böldüm kendimi sana tamamlanmak için.
Her şeyi söyledi şairler, bize söyleyecek söz kalmadı ama henüz yanyana gelmemiş kelimeler var.
Eksik olan bir şeyler var, yaşanmamış duygular...
Tüm duygularımı senin için harcamak istiyorum, beni yorma, anla.
Niye mi yazıyorum, yazmasam delireceğim.
Ve ne kadar yazarsam yazayım insanın yüreğindekileri anlatmaya aklı yetmiyor!


11 Ocak 2012 Çarşamba

Gidemem

Yeni bir kalem alıp yeni bir sayfa açacağım, yalnız sana yazacağım.
Radyoyu aç, bana bir sigara ver, fincana kahve koy birazdan seni düşüneceğim. Ellerimi saçların arasında gezdirmek ve öylece kalmaktan başka bir şey dilemiyorum.
Bazı insanlar midemi bulandırıyor, canım sıkılıyor.
Yalan söylüyorum hemen her gün soran herkese iyiyim diyerek, bilerek.
Amaçsızca bu şehrin sokaklarında dolaşmak istiyorum.
Görmediğim yerlere gitmek, henüz dinlemediğim şarkıları dinlemek, bilmediğim kitapları okumak düşüncesi bile beni hayata bağlıyor kimi zaman.
Mutluluğun bedelini ödedim, şimdi gelmesini bekliyorum. Çok beklersin dediğinizi duyar gibiyim.
Hayata inat bekleyeceğim ama aynı yerde hiçbir yere gitmeden.



9 Ocak 2012 Pazartesi

Tut, kopar beni yoksa dalımdan düşeceğim.
Bu aralar böyleyim, mutsuzluktan öleceğim.
Her ölüm erken ölümdür, biliyorum canım.
Garip şey hayat bizi birbirimizden ayıracağına, birbirimize daha çok yaklaştırıyor.
Oysa düşlerinden bir bulut gibi geçip gideceğim.
Herşey geçer, geriye anlamını kaybetmeyen şarkılar kalır, sanki şarkılar da bizim için yazılmış gibi.
İki gündür aralıksız yağmur yağıyor bu kente ve hiç şikayetçi değilim bu durumdan.
Sana yazmalıyım pek iyi değilim bu aralar.
Cümleler kuruyorum ve içine anlamlar koymaya çalışıyorum hepsi bu.
Hayat niye beni hep yanlış anlıyor?
Eksik bir şey var hayatımda, bulmaya çalışıyorum.
Unutmuşum kahvem soğumuş.
İnsan bazen soğuyan kahvesine üzülür.


6 Ocak 2012 Cuma

Kaderimin onun ellerine düşmesinden korkuyorum.
Yaşamadığım duyguları yaşatmasından...
Başımıza yaşamaya değer bir şeyler gelebileceğine inandığımız bir kente gitmeliyiz mesela.
Bir şehir varmış, oradaki erkekler sevmesini bilirmiş. Böyle yazıyor okuduğum hikaye.
Eğer onu göremezsem ne yapardım sonra, hiç bilmiyordum. Hangi enlem altında yer alabilirdik? Hiçbir fikrim yok.
Daha ben yaşarken hayat bana bir hayalet rolü oynatıyor. Hepimizin içinde bir insan daha var; bazılarımızda birden fazla, kişilik bölünmesi gibi bir şey ama konumuzun dışına çıkmayı hiç istemiyorum şu anda.
Yalnız yaşanmış olanı değil, yaşanacak olanı beklemekten de kaynaklanıyor olabilir, pek tabi ki bu durum.
Hem bir yandan bu kadar güçlü hem de bir yandan bu kadar güçsüz nasıl olabiliyorum, bazen ben de şaşırıyorum kendime. Yolunda gitmeyen şeyler var, bulmaya çalışıyorum. Ve öyle bir kayboldum ki kafamı getirene ne isterse vermeye razıyım.
Belki bir roman yazmalıyım.
Bir şey kalsın bizden.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Huyumdur Aldanırım

Yarın öleceğimizi bilsek, bugün yaşamak için çıldırırdık herhalde. Yaşamak için çıldıranlardan olalım, hayatın karşımıza çıkardığı zorluklara bahane bulanlardan değil. Çünkü yer çekimi herkesi aynı oranda çeker kendine ne bir eksik ne bir fazla.
Kokusu kıyafetlerine sinene kadar sarılmalısın ona. Oysa romantik insanlara artık bir hastaymış gibi bakılıyor günümüzün realist dünyasında.
Hayatımı yakalasam bir kitabın içine koysam, ara sıra okusam. Buna ihtiyacım var çünkü uzağım bu aralar kendime bile.
Anladım ki birisi yüreğimize ne kadar yaklaşırsa kusurları o kadar azalıyor ve çok az kişi yüreğimize ulaşıyor. Bulduysan kaybetme.
Sakın birisine boşver, demeyin. İnsan birisinden boşver kelimesini duyunca boşvermekten çok, daha fazla düşünmeye başlıyor. Uygun bir kelime bulamadıysanız hiçbir şey demeyin çünkü mutsuz insanlar sizin tahmininizden çok daha fazla anlam yüklerler kelimelere.
Kendime söz vermiştim hayatı olduğu gibi yazacaktım, olması gerektiği gibi değil. Ben ne yapıyorum? Sürekli olmasını istediğim hayatı yazmaya, boyumdan büyük işlere kalkışıyorum.
Yalnızlık, mutsuzluk, geç kalmışlık, yaşamadıklarımız, yaşayamadıklarımız, keşkelerimiz, pişmanlıklarımız, anlayamadıklarımız, anlatamadıklarımız yeterince kötü; ama birine gerçek dışı umutlar vermek daha kötü.
Sevmiş gibi, özlemiş gibi, inanmış gibi, anlamış gibi bakarlar.
Bana öyle bakmasınlar, severim, özlerim, inanırım, daha önemlisi aldanırım. Huyumdur bunu hep yaparım.

30 Aralık 2011 Cuma

Lijepa'nın Dünyası

Seni görmeliyim, konuşmalıyız. Sana anlatmam lazım, beni anlamalısın.
Sen sokaktan öylesine gelip geçenlerden olma, farklı biri ol sen geçerken benim kalbim dursun.
Oysa sen bir hayal olarak kalmalısın bunu bilirim.
Gerçeğin can sıkıcısı dünyası bize göre değil.
Yine de sana söylemem gereken şeyler var, bu yıl çok yaşlandım.
Yıllar geçiyor, yıllara niye geçtiği asla sorulmaz.
İnsanlardan kaçmak için yine kitaplara sığındım.
Her şey yazılmaz, yazılsa anlamını kaybeder yazmadığım çok şey var.
Sen karşıma çıkıp bir cümle söylemeliydin beni güldürmeliydin, gülmeye ne çok ihtiyacım vardı. İnsan tek başınayken ağlayabilir ama tek başına gülmenin hiç bir anlamı olmuyor.
Sana anlatmam gereken şeyler var: Babamı özledim. Ben ne zaman babamı özlesem küçük bir kız olur yüreğim.
İnsanlar beni mutsuz sanıyor oysa huzurluyum bu mutluluktan daha önemli bilmiyorlar.
Kalbim arsız bir çocuk gibi yaşadığı her şeyi anlatmak istiyordu. Bir anlatsam kötü bir şiir olurdu sırf bu yüzden sustum. Çünkü şiir yazamayanlar oturur roman yazarlar. Ben şimdi kendi hayatımın romanını yazmakla meşgulüm.

Bu yazı 2011 yılının son yazısı, burası Lijepa'nın dünyası, dünyama hoşgeldin.

29 Aralık 2011 Perşembe

Bugünlerde yazmıyorum. Yazmadığıma bakılırsa mutlu olmalıyım. Kafka beni görse yalnızlık çekmezdi ama Kafka'nın gözleri Milena'dan başkasını görmezdi.
Yazılmayanı, okunmayanı, açıklanmayanı, yaşanmayanı, yaşayamadıklarımızı, yarım kalan her şeyimizi, erken kaybettiklerimizi, anılarımızı, bizi gülümseten herhangi bir şeyi şapşal bir kediyi mesela, ayrılık acısı gibi bizi ağlatan şeyleri yazmak peşindeyim.
O kadar çok anlattım ki; insan anlaşılmadığını fark ettiği zaman anlatmaktan yoruluyor. Bazen olur, yaşam yorar. Onun için müzik, kitap, resim, sinema, tiyatro hepsi insan için. Bazen şarkılar çok sevdiğin bir dostla karşılaşmak gibi bir etki bırakabiliyor insan bedeninde. Bir kitap unutmak için en iyi afyondur mesela.
Kendimi yanlış bir hikayenin içine koymuşum, yanlış şehirlerde yanlış insanlarla yaşamışım.
Gidemedim ama kalamıyorum da; bedenim olduğu yerde dursa da ruhum sanki geziyor bu şehrin dağını, tepesini, rüzgarla arkadaş oluyor, yağmurla konuşuyor.
Siz bilmezsiniz bedenim tutsak, ruhum özgür benim.