16 Nisan 2011 Cumartesi

Kalabalıklar İçindeyken Ben


Yoruldum. S.'nin yanında kadın olayım dedim. Zaten giydiğim elbisenin altına düz ayakkabı giymek olmazdı. Bu ince topuklu çizme şık olduğu kadar rahatsız edici. Bu ayakkabılarla boyum neredeyse 1.80'e yakın ama gene de S.'nin boyuna yaklaşmam imkansız.

Tüm gün alışveriş merkezlerini dolaştık. Akşam olmak üzere. Kızım sinemaya gitmek istiyor. Çocuklar için bir tür animasyon film. Benim hiç filme giresim yok. Siz gidin ben sizi kafede beklerim diyorum. Birlikte sinema bileti almaya gidiyoruz. Ben sıraya girmiyorum. Uzaktan onlara bakıyorum. Yirmili yaşın başında üç genç adam geliyor. Sıraya giriyorlar. Beni fark ettikten sonra aralarında konuşup kıkırdıyorlar. Bana mı gülüyorlar yoksa? Bu kadar alıngan olmamam gerekir. Kimbilir beni sinemaya gelmiş yalnız evde kalmış hasta ruhlu bir kadın sanmış olabilirler ne de olsa artık otuzlu yaşların başındayım. Onlara " şu uzun, esmer, siyah deri mont giymiş adam benim kocam; yanındaki yaşından oldukça büyük gösteren benim kızım, daha diplomalarımdan okuduğum kitaplardan çalıştığım işyerlerinden yediğim kazıklardan bahsetmiyorum bile." demek geliyor içimden. Susuyorum. Bileti alıp S. ve kızım geliyor yanıma. Biraz yürüdükten sonra onlar sinemaya gidiyor, ayrılıyoruz. Ben D&R'a gidip kitap bakıyorum. Niye herkesin istediği kitap var da benim aradığım kitap yok? Leyla Erbil, Ferit Edgü soruyorum yokmuş, üzünç.

Bakıyorum rafta ne var ne yok. Tezer Özlü "Çocukluğumun Soğuk Geceleri" vay be, bu kitabı almak bugüne nasipmiş demek ki.

Cafe Crown'a gidip üst kata çıkıyorum. En son üç yıl önce gelmiştim buraya. Yalnız kafelere kimse tek başına gitmiyor galiba. Bir tek ben tek başıma oturuyorum. Neden sonra garson geliyor. O bile yalnız bir insanla ilgilenmiyor. Otursa yanıma tüm hayatımı ona anlatasım var.

Elime "Çocukluğumun soğuk Geceleri" kitabını alıyorum. Ve başlıyorum okumaya:


"Pazar günleri... Şimdilerde...Sokak aralarından geçerken...gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa ...odaların içine asılmış çamışır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......isterim hep."


Hiç yorum yok: