14 Mart 2011 Pazartesi

Virginia Woolf- Mrs. Dalloway





"Yaa",dedi Sally, "Clarissa'nın parti verdiğinin duyunca gelmezlik edemedim- onu mutlaka görmek istiyordum. (Victoria Sokağı'nda kalıyorum, kapıkomşu sayılırız). Çağırılmadan geldim. Dur, dur, şu kadın kim, tanıyor musun Allahaşkına?"


Mrs.Hilbery kapıyı aralıyordu. Çok geç olmuştu! Gece ilerledikçe, kalabalık dağıldıkça eski dostlara rastlıyordu insan,; ıssız köşeler, güzel manzaralar bulup çıkarıyordu. Sözgelimi evin çevresinde ne güzel bir bahçe olduğunu biliyorlar mıydı acaba? Işıklar, ağaçlar, pırıl pırıl havuzlar ve pürüzsüz bir gök... Bir-iki tane fener astım demişti Clarissa Dalloway. Sihirbaz gibi kadındı canım! Arka bahçeyi parka çevirmişti...Adlarınızı bilmiyorum ama dostumsunuz, en güzel şarkılar nasıl sözsüz olanlarsa, en iyi dostlar da adsız olanlardır. Yalnız öyle çok kapı, öyle çok oda vardı ki yolunu bulamıyordu.


"Yok canım Ellie Henderson o" dedi Sally. Clarissa çok sert davranırdı ona. Kardeş çocuklarıydılar, çok yoksuldu kadıncağız, Clarissa gerçekten sert davranırdı insana.


Oldukça dedi Peter. "Yine de ne cömert davranırdı dostlarına," diye haykırdı Sally; "ne bulunmaz bir" erdemdi bu onun böyle ansızın duygulanması hoşuna giderdi Peter'ın, ne var ki şimdi biraz ürküyordu, bu özellik, giderek taşkınlık haline gelebilirdi kolaylıkla. Bazan geceleri ya da Noel Günü'nde kendisini hayata bağlayan şeyleri sayarken, bu dostluğu en başa koyardı Sally. O zaman gençtiler- ondan. Clarissa temiz yürekliydi- ondan. Peter belki duygusal buluyordu kendisini. Doğru. Yine de zamanla şu kanıya varmıştı ki, söylenmeye değer tek şey duygulardı, içten gelenlerdi. Zeka saçmaydı. İnsan içinden geleni söylemeliydi yalnızca.


"Ama ben içimden ne geldiğini bilmiyorum ki" dedi Peter.


Zavallı Peter diye düşündü. Clarissa neden gelip konuşmuyordu onlarla? Peter'in tek istediği buydu. Biliyordu. Konuşurlarken bile boyuna Clarissa'yı düşünmüş, çakısıyla oynayıp durmuştu.


Hayatım kolay geçmedi diyordu Peter. Clarissa'yla olan ilişkimiz çok karmaşıktı. Hayatımı kötü bir yöne sürükledi.(Sally ile yakın dostturlar, bunu gizlemek anlamsızdı). İnsan iki kere aşık olamıyor, diyordu Peter. Ne söyleyebilirdi Sally? Yine de bir kere aşık olmak, hiç olmamaktan - (Peter, duygusalsın diyecekti -eskiden zehir gibi bir dili vardı.) Manchester'a gelip mutlaka onlarla kalmalıydı bir süre. Dediklerinde haklısın, dedi Peter. Hepsinde haklısın. Londra'daki işini bitirir bitirmez gelip kalacaktı onlarla.


Hem Clarissa her zaman Richard'dan çok sevmişti Peter'ı: Sally bundan emindi.

"Yoo, yoo!"dedi Peter (Sally bunu söylememeliydi - çok ileri gidiyordu). İyi bir insandı Richard - işte kapının yanında durmuş biriyle konuşuyordu, her zamanki gibi sevimliydi. Kiminle konuşuyordu acaba? diye sordu Sally, kibar birine benziyor. Issız bir yerde oturduğu için herkesi tanımak istiyordu. Peter tanımıyordu yazık ki.Pek gözüm tutmadı, dedi, herhalde bir Bakandır. Richard bu adamların hepsinden üstün bence, dedi, tam bir nesnellikle.

"Ne yapıyor Richard?" diye soru Sally. Kamu hizmeti, herhalde. Mutlu muydular? Sally merak içindeydi (kendisi çok mutluydu); hiçbir şey bilmiyordu onların hayatıyla ilgili, birtakım varsayımlarda bulunuyordu yalnız, zaten her gün burun buruna yaşadığımız insanları bile tanımıyorduk kaldı ki...Hepimiz birer mahkum değil miydik? Geçenlerde çok iyi bir oyun okumuştu, oyundaki adam hücresinin duvarına bir şeyler çiziyordu, hayat da böyleydi işte -boyuna duvara bir şeyler çiziyorduk. İnsanlarla ilişki kurmaktan bunaldığı zamanlar ( herkesi anlamak güçtü), bahçesine koşuyor, insanların yanında duymayacağı bir iç rahatlığı duyuyordu çiçeklerin yanında. Ama Peter lahanalardan hoşlanmıyordu; insanları bitkilere yeğ tutuyordu.

......................................................................................................................................................................


Hiç yorum yok: