5 Mart 2011 Cumartesi

Can Sıkıntısı



O sabah çok pis canım sıkılıyordu. Kahvaltı yapmak istemiyordum, hiç bir şey yapmak gelmiyor içimden. Sadece çay içtim. Çay içerken kafamdan bir çok düşünce geçti düşüncelerime yetişemedim.

Sınır dışı edilmiş kaçak bir göçmen gibiyim, hiç bir yere ait değilim sanki. Neden hayat beni yabancı bir madde gibi kenara atıyordu? Hayatın kıyısından kenarından bakıyordum her daim. Dışarı çıkmak kalabalığın arasına karışmak istedim mutlu bir azınlık vardı ben de onlar gibi olabilirdim benim neyim eksik biz de insan evladıyız! Kendimden uzaklaşmak hayatın merkezinde yer almak istiyorum dağılan bir okul gibiyim şimdi, bahçem boş herkes gitmiş oluyor.

O sabah aidiyet sorunum vardı . Annem aradı. Anneme aidiyet sorunumdan bahsetmedim çünkü anlamazdı. Dikkatli olmamı, gerekmedikçe dışarı çıkmamamı tembihledi. Annem tuhaf kadındı doğrusu. Mesela benim temizlik yapmamı istemez, hizmetçimin olmadığını biliyor; üstelik zengin değilim kendi temizliğimi kendim yaparım. Annemin öyle genel nasihatlerinden biri olduğunu sandım. Üç gündür televizyon izlemiyordum. Gazete okumamıştım ve kimseyle görüşmemiştim. Meğer benim evin yakınlarında parçalanmış bir kadın cesedi bulunmuş. Annem bu yüzden tedirginmiş, canım annem benim için endişelenen birinin olması ne güzel.

Kendimi nedense öldürülen kadının yerine koydum cesedimin parçalandığını düşündüm öldürülen kadın için üzüldüm üniversite öğrencisiymiş ne kadar genç.

Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken hikayesindeki adam gibi yaşamımı evden hiç çıkmadan sürdürübilir miydim? Çünkü dışarısı biz kadınlar için giderek tehlikeli bir yer haline geliyordu.

Büyük bir cezaevi gibi sanki dünya. Bazen ne yapsan hiç bir şey zevk vermez insana. Gitmek istersin gidemezsin. Nerede değilsen orada iyi olacakmış gibi gelir kendine.

Kimse bir şey yapmıyor hemen hemen her gün dünya üstünde çocuklar ölüyor, kadınlar ölüyor, erkekler ölüyor hem de çok boktan nedenlerden. Alışmışız kılımız kıpırdamıyor. Bir kadın ölmüştü canım sıkılmıştı Nietzsche geldi aklıma :

"Çam fıstık ağacı ve şimşek

Ben insanların ve hayvanların boylarını aştım

Ve konuşuyorum, kimse konuşmuyor benimle şaştım

Ben çok yalnız büyüdüm ve çok yükseğe çıktım

Bekliyorum, neyi bekliyorum ki neye acıktım?

Bulutların tahtı bana çok yakın diyorum

İlk çakacak şimşeği bekliyorum"

2 yorum:

hayalhane dedi ki...

hiç bir yere ait değilmiş gibi hissetmek. uzun zamandır bu duyguyla birlikte yaşıyorum ama sıkıldım kendisinden. çünkü böyle hissedince insan hiç bir şeyden zevk almıyor. kurtulmanın çaresini bulursan blogunda paylaşırsan sevinirim :))

lijepa djevojkaa dedi ki...

Bu duygudan kurtulamıyorsan bu duyguyla yaşamayı öğrenebilirsin ben öyle yapıyorum.