28 Haziran 2011 Salı

Ve sana yalanlar anlatacağım Lijepa, bir çocuk gibi inanırsın şimdi sen bana...

Kendimle aramda mesafeler var, mesafeleri aşmam gerek Lijepa. Bana yardım etmelisin.
Ah keşke sana mektup yazabilseydim, içimde biriken öyle çok şey var. İnsan en iyi mektubu kendine yazar belki de. Sevmek hiç bilmediğin bir kente yolculuğa çıkmak gibidir; o yabancı kente varmak için önce kendinden gitmelisin, tanıdık bildik kentinden geçmelisin. Ve bir mektup gönderecek bir "sen" bile kalmaz kimi zaman geriye.

Vatan sevgisinden farklı değildi bizim sevgilerimiz. Nasıl vazgeçilmiyorsa vatandan, işte öyle.

Özdemir Asaf'a göre günün en güzel saatleri bunlar. "Üşüyorsun ceketini al" diyen biri hiç olmadı bugüne kadar. Kadın erkek eşitliğini bu kadar şiddetli savunmaktandır belki.

Aradığım şey dilimin ucunda bir kelime kadar yakın ve buldukça yitirdiğimdir; inanılmaz.

Sana samimi davranan herkese inanıyorsun Lijepa, bu kadar kolay işte seni kandırmaları.

Başımı koyup dinleneceğim bir omuz bile yok artık. Ve bilmelisin ki bu bir sorun değildir.

Belli bir yaştan sonra hayat daha önce okuduğun bir kitabı yeniden okumak gibi sonunu çok iyi bildiğin...Ben bu filmi daha önce izlemiştim hissi veriyor bir vakitten sonra yaşamak.
Masamın üzerine saçılmış kelimelerim en az düşüncelerim kadar karmaşık . Toplayamıyorum kafamı, kendimden gittiğim günden beri.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevmek hiç bilmediğin bir kente yolculuğa çıkmak gibidir; o yabancı kente varmak için önce kendinden gitmelisin, tanıdık bildik kentinden geçmelisin. Ve bir mektup gönderecek bir "sen" bile kalmaz kimi zaman geriye. çok sevdim