7 Haziran 2011 Salı

Keşke

Belki bir gün lazım olur diye atmaya kıyamadığım eşyalarla dolmuş bir oda gibi beynimin içi.
Ve şimdi ben tüm bildiklerimi unutmak istiyorum. Yeniden güvenmek istiyorum insanlara. Yeniden başlamak istiyorum yaşamaya. Yeniden sevmek, daha önce görmeyi çok istediğim bir şehri gezer gibi heyecanlanmak istiyorum. Herkes koşarken ben duruyorum, acelem yok çoktan gençliğimin yarısına geldim. Ve tam da bu noktada bıktığımı hissediyorum kendimden, durup dinlenmeden kendimi suçlayan benliğimden.
Huzurluyken bile sanki başkaları daha mutluymuş gibi geliyor. O başkaları hep senden daha başarılı, daha mutlu, daha çok şey biliyor. Küçükken babama ne sorsam cevabını biliyor olsa dahi oku öğren derdi. Ama hayat kitaplardan öğrenilmiyor. Ben de yaşa öğren, diyorum kendime. Ve kendime rağmen seviyorum sevgiyi bile.
Elime bir kitap geçiyor: "Çağdaş İngiliz Edebiyatı Öykü Seçkisi".
İlk okuduğum hikaye bir kadının her zaman çok anlayışlı olmasını öğütlüyor. Bunu başarabilir miyim? Anlaşılmadan anlayışlı olabilir miyim? Bilmiyorum ben de.
Yaşamak bir rüya gibi. Rüyanın en güzel yerinde uyanıyorum sanki. Keşke hiç uyanmasaydım, keşke yeniden doğsaydım, keşke bu yazı burada bitseydi...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Anliyorum...

Eleştirel Günlük dedi ki...

Bu ucuncu defadir gelip okuyorum. Cok iyi ifade etmissin.