14 Temmuz 2011 Perşembe

Deli Kızın Uykusu

Fazlasıyla ciddiye aldığım bir hayatın tam ortasındayım. Düşüncelerim rüzgarda savrulan yapraklar gibi, onları toparlayamıyorum süpürüp yok edemiyorum da. Benim en önemli meselem nedir henüz bir sıraya koyamadığım için benim için öncelikli olan düşünceyi bulup çıkaramıyorum. Eskiden de böyleydim ben. İlk gençlik yıllarımda başkalarının fikirlerine inanılmaz önem verirdim. Başkalarının düşüncelerinin etkisinde kalırdım. Artık değiştim, eskisi gibi değilim. Hakkımda ne düşünürler umurumda bile değil, ne derlerse desinler. İtiraf etmem gerekirse önemli bir insan olmak ve dikkatleri üzerime çekmek isterdim ama bunu sadece içimden geçirirdim öyle olmasını dilerdim. Şimdi anlıyorum ki ucuz kahramanlıklara ihtiyacım yok benim.
Bugün geçmişime dönüp baktığım zaman hatalarımı da içine katarsak korkunç derecede üzüldüğümü ve ben bunları yaşayacak insan mıydım demekten kendimi alıkoyamıyorum. Ne var ki geçmiş geçmişte kaldı.
Kafamın içindeki düşüncelerin çok dağınık olduğunu biliyorsunuz. Bunu önceki yazılarımdan anlayabilirsiniz ve gene söylüyorum ki bu yazıya dökülemez; ben zaten hep kendi içime döküldüm bir şelale gibi.
Hayattan beklentim yok. Beklentiler hayata yapılmış bir haksızlık gibi geliyor şimdi bana.
İnandığım başka bir şey daha vardı: sanki çevremdeki herkes benden daha erdemli, daha dürüst, daha başarılı, daha zeki, daha üstün olduklarını sanmak gibi bir hataya düşüyordum sık sık. Sanırım içimde küçük bir kız çocuğu yaşıyordu ve bir çocuk gibi inanıyordum başkalarının yalanlarına bile.
Artık akıllandım. Ama söz vermiyorum.
Her şeyi içimde saklıyorum. Hem her yerde var hem de hiçbir yerde yok.

Hiç yorum yok: