9 Mayıs 2011 Pazartesi

Kendime

Bir yalan olayım, gerçeğin karşısında kalayım.
Söylenmemiş bir söz, gidilmemiş bir şehir, tutulmamış bir kalem , yazılmamış mektup gibi eksik ve histerik.

İmkansızın peşindeyim. Kimseler anlamasa da anlatmak zorundayım. Bağışlayın.
Bir yaşantı verildi; sana kalan hayattan, çocukluk anılarından, ailenden, sevgililerinden, arkadaşlarından, vatanından, gençliğinden, geçmişinden, geleceğinden ve bir başına bırakıldın nasıl başa çıkayım bölük pörçük hayatım. Bir araya getirmeye çalışıyorsun çoğunluk uykularında. Çaresiz.

Uyusam, uyumaya değmez. Konuşsam, konuşmaya değmez. Ağlasam, ağlamaya değmez. Yaşasam, yaşamaya değmez. Bir hayat var. Zorluyor seni, sınırlarını. Bir insanın sınırları bu kadar değişken iken nasıl hükmetsin insan kendine.
Hasta mısın? diye, soruyorlar. Nasıl diyeyim onlara yüreğimden hastayım, diye. Nasıl anlatırım, nasıl inandırırım soranları. Kendime bile bu kadar yabancıyken. Neymiş Kafka'nın dediği gibi: Hayat yaşantı aramak değil, kendimizi aramaktır.

Tahmin ettiğiniz gibi değil.
Miyobum. Gözlük takmadığım bir gün mahallenin çocukları: Yüzüne ne oldu, diye sormuşlardı. Demek ki gözlüğüm bedenimin ayrılmaz bir parçası.
Kadınım. Ama hiç kadın olmadım ben hiç beceremedim bir erkeği baştan çıkarmayı. Zaten istemezsin böyle bir şeyi. Bir de hiç bir şey yapmasan bile baştan çıkanlar var. Kolay erkek, kolay kadın birbirlerini bulurlar, çoğunluk mutlu olurlar. Senin düşündüğün şeyleri düşünmezler.
Düşünmemen gereken şeyleri düşünüyor uyuyor uyanıyorsun. Berbat bir çelişkinin ortasındasın; çember giderek daralıyor. Farkındasın.


2 yorum:

Olmadı Baştan dedi ki...

Çok güzel olmuş ellerine sağlık :)

Mesut dedi ki...

Hepimizin kendimizi gerçekten dinlediğimiz zaman yapmış olduğumuz konuşmaları çok güzel bir şekilde kelimelere dökmüşsün , yğreğine sağlık