6 Ağustos 2011 Cumartesi

Bazen yıllardır tanıdığın biriyle, yeni tanışmış gibi konuşacak bir şey bulamazsın. Bu durumdaydık, ikimiz de susuyorduk. Sanki konuşacak her şey konuşulmuş, kavgalar edilmiş, tartışmalar bitmiş, birbirini iyi tanıyan iki insanın rahatlığı var üstümüzde. Zamanla insanların ilgisi azalıyor birbirine.(Bu ayrı bir yazı konusu şimdilik konuyu dağıtmamalıyım)
Şimdi senin durgun gözlerle çevrene bakmanı seyrediyorum. Seni güldürsem küçücük gözlerin gülerken bir çizgi gibi olsa, diyorum içimden. Yapamıyorum, gereksiz bir ciddiyet var üstümde. Canım komik olmak istemiyor. İkimiz sanki çok konuşup az şey söylemekten çekinir gibiydik. O yüzden az konuşup çok şey söyledik.
Sen başarısızlıktan nefret ettiğini söylüyorsun, planlarından bahsediyorsun. Hayat, sen planlar yaparken başına gelenlerdir. Sen planlarla ben hayatla ilgileniyorum. Belki bu noktada birbirimizi tamamlıyoruz, bilemiyorum.
Gezilecek şehirleri, okunacak kitapları, yaşanacak hayatları merak ediyorum.
Bir kitapçıya gidiyorum, hiçbir kitap almadan çıkıyorum. Yeni çıkan kitaplar arasında ilgimi çekecek bir kitap yok. Bir çok kitap klasik, sıkıcı, bol mesaj içerikli kitaplar, yazarlar delirmiş olmalı (Bu yazarların postmodern akımdan haberleri olmaması ne kötü modern olsa bile yeterdi bana, dediğim gibi çoğu ne yazık ki klasik çok azı ilgimi çekiyor ve sevdiğim yazarların çoğu yaşamıyor ama konumuz bu değil, konuyu dağıtmamak içi ne kadar çaba sarf ettiğimin farkındasınızdır. Sanırım bu yazının bir konusu da yok. Ben sanki ana konu varmış gibi yazmaya devam edicem. Bunun nasıl zor bir şey olduğunu bilemezsiniz hayat da yazı gibidir aklına gelen her şeyi söyleyemezsin aklına gelen her şeyi yazamazsın. sonra insanların aklı karışır. Benim aklım hep karışık ama kimseyi kendime benzetmek istemem. Ne kadar iyi bir insan olduğumu da anlamışsınızdır sanırım) Nerde kalmıştık evet: Benim sıkıldığım bir kitaptan çoğunluğun zevk alarak okumasına hayret ediyorum. Sorun ben de olabilirdi. Başkaları gibi olsaydım ortalama bir kadın gibi ortalama bir erkek gibi... Belki o zaman ortalama bir huzur ortalama bir mutluluk yakalayabilirdim. Ne var ki yıllardır biriken acılarımı böyle ani gelen ortlalama bir mutluluğa harcayamazdım. Acılarımda herkesin emeği vardı.
Bense çok şey anlatmak istiyor, duygularımı ifade edecek doğru kelimeyi bulamadığım için cümle bile kuramadığım oluyor. Saçmalamaktan, yanlış anlaşılmaktan korkuyorum.
Koskoca evrene inat bir zerrenin içinde kayboldum.

Hiç yorum yok: