28 Ekim 2010 Perşembe

öylesine yazılmış bir yazı



uzun bir kış gecesinin ardından geç gelen bir sabah misali güneşe hasret bir ölü bedeni gibi henüz uyanmamışken kış uykusundan henüz habersizken gelecek olan mutluluktan fena halde yalnızken üstelik karamsarlık tenimizi acıtırken kanatırken ve incitirken senden benden bizden sizden kimseden kimselerden bir teselli gelmeyeceğini bilirken ama henüz umutlarımı da yitirmemişken güneşin bulutlara rağmen karanlığa Ay'a rağmen doğacağını bilirken yitirmemişsem hüznümü saklamayı bilmişsem içimdeki seni kimseler bilmezken biraz yazarlardan kitaplardan ondan bundan havadan sudan konuşurken susarken gülerken ağlarken her an gitmeye hazır bir yolcu gibi her an gidecekmiş gibi ama asla gidemeyeceğini bilmek gibi sevmek gibi özlemek gibi ölmek gibi ben bu yazıyı öylesine yazdım nokta virgül koymadım ki kelimelerin arasına hiç bir şey girmesin diye sadece son nokta o da bu yazı artık bitsin diye.

Hiç yorum yok: