8 Aralık 2011 Perşembe

Lijepa

Hayat bazen misafir gelmeden önceki ön hazırlığa benzer. Sanki bir yerde silmeyi unuttuğumuz tozu göreceklermiş de ayıbımızı yakalayacaklarmış gibi sanki kek bir türlü istediğimiz gibi olmamış üstelik bitirmen gereken işleri yetiştirememişsin, üstünü başını toplamaya vakit bulamamış, saçların biraz dağınık kalmış ne giyeceğine de karar verememiş gibi gereksiz bir telaşe içinde geçiyor sanki hayatlarımız da.
Anlatmak zor. Günler geçiyor telaşe içinde.
Oysa insan arada bir durmayı bilmeli, durup dinlenmeli, tembellik etmeyi bilmeli. Fazla sorumluluk sahibi insanlar tembellik etmeyi veya durmayı kendilerine çok görürler. Üstelik gerek ailesine gerek arkadaşları için yaptığı fedakarlıklar bir zaman sonra sanki göreviymiş gibi üstüne yapışır kalır. Sonra yaşamının bir döneminde sorgulamaya başlarsın kendini, hayatını. Aslında bizim sorduğumuz soruların tam bir cevabı yok. Çünkü insan hayatı bazı şeyleri kavramak için çok kısa. Blirim İnsan bin yıl yaşasa da bazı şeyler hiç değişmez ama yine de hayat kısa.
İşte ben de durdum. Çok yorulduğum için mi, durmam gerektiği için mi durdum? Bilemiyorum. Geçmişi özleyen insanlardan olmadım ben hiç. Çünkü geçmişimde de aynı insan olduğum için geçmişim de de biraz yalnız ve mutsuz olduğum için gelecek günlerin hep daha iyi olacağını düşünüp durdum. Gelecek günler bazen beni haklı çıkardı bazen haksız. Ama bazı şeyler beklemeye değer. Bunu anladım.

Ben artık kendimle ilgilenmekle meşgulüm. Neden kendimle bu kadar ilgiliyim? Belki başkalarıyla ilgilenmekten yoruldum. Hani misafir için yapılan ön hazırlık gibi başkaları için hazırlık yapmaktan yoruldum. Arık kendim için bir şeyler yapmak istiyorum. Kendimi mutlu edersem başkalarını mutlu etmek daha kolay olur.
En azından mutlu olmasını istediğim insanlar var.
Bir cümlesi için sevdiğimiz kitaplar gibi bir gülüşüne razı olduğumuz adamlar var.

Hiç yorum yok: