18 Şubat 2011 Cuma

Biriktirdiklerim

Birikiyorlar, tıpkı gereksiz bir çok kağıt parçalarından kapanmayan bir çekmece gibi beynimin içi. Bir gün lazım olur diye biriktirdiğim ne varsa ağır bir yük gibi omuzlarımda şimdi.
Tam da böyle zamanlarda gitmek ister insan.
Nereye? Belki Çin'e.
Neden Çin? Bilmiyorum en son Çin'de geçen bir roman okumuştum okurken Çin'in sokaklarında ben de gezmiştim o köye sanki ben de gitmiştim.
Ben nerede değilsem orası iyi gelecekmiş gibi gelir.

Birikiyorlar ve giderek çoğalıyorlar. Gereksiz bir çok düşünce ve çoğu o kadar saçma ki. Yüzlerce saçma sapan düşünce .
Oysa kurtulmak için neler yapmamıştım ki. Kaliteli saydığım müzikler dinledim. Yeni filmler izledim hiç bir şey iyi gelmedi. Kimsesiz bir çocuğun hiç gelmeyecek ailesini beklemesi gibi ya da savaşta kaybolmuş oğullarını bekleyen gözü yaşlı analar gibi günlerim beklemekle geçiyor. Neyi bekliyorum bunu bile bilmiyorum ne kadar aptalım. Belki bugünlerde mutsuz olduğum için mutlu olacağım günleri beklemek gibi bir şey bu.

Sonra sizi anlamıyorlar. Belki onlar hiç sevgisiz kalmamışlardır, çevrelerinde mutlaka bir iki sevenleri bulunur.Bazıları bu durum karşısında son derece şımarık davranır. Belki şımarık davrandıkları için çevrelerinde sevenleri var. Olamaz mı?
Sevmek insanı yalnızlaştırıyor bilmezler. Kimsenin suçu değil bu.
Bu yüzden beni anlayacak birini bulamadığım için kimseye anlatamadığım için bir deli gibi iç sesimle konuşuyorum. Peki ben nerede hata yaptım? Nasıl bu kadar yalnız kaldım? Asla bu sorulara cevap vermiyor. İç sesim bile benimle baş edemiyor.

Herşeyden ama herşeyden insanlardan bu şehirden bu ülkeden kaçmak; dillerini dinlerini bilmediğim insanların arasına karışmak istiyorum. Çünkü iyi insanla kötü insanı ayıramıyorum. Emrah Serbes "İyiler ilk bakışta tanınmaz." diyor. Ne güzel söylemiş. İyi ki Emrah Serbes yazıyor iyi ki romanları var. İyi ki kitaplar var.Şimdi beni içine alan bir roman okurum bir kitabın tutsağı olurum kimbilir. İnsanın kendi kendine tutsak olmasından çok daha iyidir.

Şimdi kitap okumalı tüm hüzünleri sırları mutluluğu mutsuzluğu sevgiyi sevgisizliği ne varsa içimi dökmeliyim ve sıkıca bir şişeyi tıpayla tıkar gibi kitap bittiğinde bir daha açılmamak üzere kapatmalıyım neyim var neyim yok kitabın kapağıyla birlikte kapanmalı kimseler görmemeli bilmemeli yazarıyla roman kahramanlarıyla sırdaş olmalı ve Cemil Meriç'in dediği gibi "Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim." diyebilmeli.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Gecenlerde okudugum bir makalede sozediyorlardi insan beyninin ne cok bilgiyi (gerekli ve gereksiz) aldigini ama alinin milyonlarca seyin azidir akilda kalan diyordu. Beyin korkunc derecede milyonlarca bilgiyi silme ya da gozardi etme kapasitesine sahip. Yani bilgi ve yasananlari stoklama ve biriktirme o denli kucuk kaliyormus ki bu silme ve gozardi etmenin yaninda...

Merak ettim bu silme ve gozardi etme derecesi kadinlarda erkeklerinkinden bir sekilde farkli. Neden farkli? Ah bunu bi bilebilsek belki kadinla erkek arasindaki uzlasmaz celiskilerin bircogunun cozumunu bulabiliriz...

lijepa djevojkaa dedi ki...

Kesinlikle öyle insan beyni çok ilginç ama kadın beyni daha ilginç bence. Eee ne demişler kadınlar asla unutmaz:))

seyyahmimoza dedi ki...

bazen ben de kaçmak istiyorum:dilini,dinini,insanlarını bilmediğim bir ülkeye.hiçbir şey yapmadan,hiç konuşmadan,sadece yürümek,yürümek,yürümek ve sokaklarda kendimi,dünümü,bugünümü,yarınımı kaybetmek istiyorum.
melankolikliğinizi kendiminkine benzettim.etkilendim vesselam yazdıklarınızdan,samimiyetinizden,sizden.emeğinize sağlık...

antizar dedi ki...

Biriktirmek antikacılık gibi bir şey. Birgün bir bakmışsın hiç önemsemediklerin muazzam bir şekilde değerlenivermiş. Yine de insanı geçmişe sürüklediği "an"dan uzaklaştırdığı için mümkün olduğunca uzak durmak gerekiyor. Zor velhasılı anılarla yaşamak.